Mostar Dergisi Sayı: 200 - Ekim 2021
Rahmetli anneannem çocuk yaşta sağır kalmış. Köyün mevlidhanı olan rahmetli dedem, her akşam evde Yunus Emre, Niyazî-i Mısrî ve Kuddusî hazretlerinin divanlarından okur, köylüler marifet bağının güllerini dinlemek için gelirlermiş. Ninem, Anadolu’nun en ücra köşelerinden bir dağ köyünde, evinde açan güllerden mahrum kaldığı için üzülürmüş. Duyar gibi kulak verir, dinleyenlerin yüzünde beliren hislere hayran hayran bakarmış. Bir gece rüyasında, camiden çıkan dedemi takip etmiş ve onun gittiği evin penceresinin önüne oturmuş. Rüyada okuduğu Mevlid-i Nebi’yi ve diğer divanları uzun uzun dinlemiş.
"Şu pencerenin önünde çömeldim, dinledim yavrum” derdi rahmetli. Sonra biz de ondan dinlemeye başladık. Dedeme yetişemesek de, ninem bize Yunus diliyle okur, Kuddusî diliyle nasihat ederdi. Okuması yazması yoktu ama irfan sahibiydi. Yunus Emre hazretleri gibi "Yeryüzünde cümle çiçek Mustafâ'nın teridir” -sallallahu aleyhi ve sellem- derdi. Hayatın özünü, dilinden düşürmediği, şu Yunus mısralarıyla bizlere öğretmişti: "Bir el etek tuttun ise / Hak yoluna gittin ise / Eyi kötü n’ettin ise / Yarın orda bulması var.”
Yunus Emre hazretlerinin 700. Vefat yılı vesilesiyle, bir özel sayı hazırlamaya baharın başında karar vermiştik. O günden bugüne, Yunus Emre Divanı’nı yeniden defalarca okuduk. Nasıl başlayalım, neyi söyleyelim, kime söyletelim diye istişare ettik. Söylenecek çok söz olsa da, biz öz olanı anlatmaya ve şimdiye kadar mübarek üzerinde bir puslu hava oluşturma gayretlerini bir nebze bertaraf edecek bir muhteva hazırlamaya gayret ettik. Dergimizi üç bölüme ayırdık. "Yunus’un Özü”nü şahsiyetine ve dönemine dair yazılara; "Yunus’un Sözü”nü eserlerine ve şiirlerine dair yazılara; "Yunus’un İzi”ni de günümüze dair yazılara ayırdık. Tevafuk, bu sayı 200. sayımıza denk geldi.
Söylenecek daha çok söz olduğunu biliyoruz. Ancak Yunus Emre hazretlerini –kuddise sırruh- bir ârifibillah olarak anlamaya, anlatmaya ve izini göstermeye gayret ettik. Bütüne şamil olmasa da, eşiği göstermeye kâbil olduğunu düşünüyoruz. Cenab-ı Mevla bizleri erenlerin özünden, sözünden ve izinden mahrum eylemesin.
Şimdi "Bî-çâre bülbülem dost bahçesinde” diyen Hazret’e sözü bırakma zamanıdır: "Yûnus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin / Ballar balını buldum kovanım yağma olsun”.