İmam Gazali ve Tasavvuf
İmam Gazâlî [rahmetullahi aleyh] şöyle der:
"Sûfilerin (tasavvuf büyüklerinin) yoluna girip onların (manevi feyiz ve irfan) kaynağından içmek isteyip de nefsime baktığımda, çok sayıda perde ile perdelendiğini gördüm. O zaman bir mürşidim yoktu. Bu nedenle halvete girdim, kırk gün riyâzet ve mücâhede ile meşgul oldum. Böylece bende bildiğim ilimlerden farklı olarak daha saf ilimler oluştu. Bunun fikhî bir kuvvet olduğunu gördüm. Sonra tekrar halvete girerek kırk gün riyâzet ve mücâhede ile meşgul oldum. Bende daha önce meydana gelen ilimlerden daha saf bir ilim oluştu. Buna çok sevindim. Baktım ki bunda nazarî bir kuvvet var. Sonra yine kırk gün halvete girdim. Bu sefer önceki ilimlerden daha saf bir ilim oluştu. Ona baktım ve henüz ledün ilmine sahip olanlara katılmadığım bir ilimle karışmış bir ilim kuvveti gördüm."
İmam Gazâlî (rahmetullahi aleyh] tasavvuf yolunda iki mürşide intisap etmiş ve onların ders halkalarına iştirak edip kendilerinden manevi anlamda istifade etmiştir. Bu zatlar İmam Kuşeyri'nin talebesi Şeyh Ebû Ali el-Fârmedî ve Şeyh Yusuf en-Nessâc'dır [kuddise sırruhüm].
İmam Gazâlî, son yazdığı kitaplardan biri olan el-Münkız adlı kıymetli eserinde felsefe, kelâm ve diğer bazı ilimleri değerlendirdikten sonra tasavvuf için şunları ifade eder:
"Bütün dikkat ve gayretimle tasavvuf yolunu incelemeye başladım. Anladım ki tasavvuf yolu, ilim ve amelle tam olur. Tasavvuf ehlinin ilminin özü, nefsî engelleri geçmek, onu kötü huylardan ve fena vasıflardan arındırmaktır. Allah Teâlâ'dan başka şeylerin düşüncesini kalpten atmak ve kalbi O'nun zikriyle süslemektir."
Kaynakça: Esmâ-i Hüsnâ Şerhi, S.19 (Semerkand Yayınları)